20. yüzyılda Adolf Hitler’in propaganda bakanı olarak görev yapan Joseph Goebbels’in liderliğinde olgunlaşan ve 21. yüzyılda da artarak devam en önemli kavramlarının başında hiç şüphesiz agnotoloji gelmektedir. Çekirdek anlamı itibarıyla “cehaleti kitlelere yayma” olarak adlandırılabilir. Bu fikriyatta yayılacak düşüncenin gerçekliği, yanlışlığı ya da toplum menfaati önemli değildir. Asli mesele otoriteye hizmet etmesidir. Nitekim toplum mümkün olduğunca aynı düşünecek, aynı davranışlarda bulunacak, aynı refleksleri gösterecektir. Doğaldır ki, yaratılan ortam sonucunda muhalif sesler de olacaktır. Ancak bunlar kendiliğinden oluşan bir kitle değildir. Bu kişiler otorite tarafından kontrollü bir şekilde şişen balonun gazını almak ve gerginliğini azaltmak için kullanılan bir yığından ibarettir.
Kendisini severek okuduğum orijinal ismi “Arte de Prvdencia Sacada” olan Türkçe’mize “Akıllı Yaşama Sanatı” olarak çevrilen 1601 doğumlu Cizvitli Baltasar Gracian aforizmalar kitabında şöyle der, “İnsan başkalarıyla birlikte yaşamak zorundadır ve bu “başkaları” çoğunlukla cahildir.”[1] Cehaleti bir silah olarak kullanan egemen güç için bu söz bir mottodur. Özellikle kolektif cehalet, kolektif aklın her zaman üstesinden gelmiş ve kitlenin yönlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Çünkü kolektif akıl sorgular, araştırır ve hem birey hem de toplum için en uygun olanı seçer. Ancak kolektif cehalet kendisine aşılananı emir telakki eder, sorgulamaz, araştırmaz ve düşünmez. Onun adına her daim düşünecek birileri vardır. Kendi düşün dünyaları onlar için birer kabustur.
Agnotolojinin etkisini göstermesi için belli-başlı aygıtlar kullanılmaktadır. Günümüzde bu aygıtlar sosyal medya başta olmak üzere yazılı ve görsel basındır. Bu işin başındakiler mesleki etik değerlerden yoksun bir anlayış benimsedikleri takdirde belirli bir düşünceyi kitlelere aşılamak için oldukça etkin bir şekilde çalışabilirler. Onların bu etkinliği tecrübeleri ile doğru orantılıdır. Nitekim sosyal medyada cehaletin kitlelere yayılmasını sağlamak amacıyla ücreti mukabilinde tutulan kişilerden etik hamleler beklemek tam anlamıyla bir hayalciliktir. Doğaldır ki, sosyal medya yazılı ve görsel basınla kıyaslandığında henüz emekleme dönemindedir. Dolayısıyla buradan türeyen etik dışı iş kolları da toplumsal kaygıları gütmekten çok uzaktadır. Günümüz diliyle sosyal medyada manipülasyon yapanlara “troll” denmektedir. Troll vasıflı bu elemanlar, bir düşünceyi ya da bir inancı kitlelere aşılamak amacıyla yazı, fotoğraf, ses ve video kullanırlar. Onlar için önemli olan ne kadar çok kişiyi ikna ettikleridir. Yaptıkları eylemin gerçekliği ya da doğrulu ile ilgilenmezler. Bu iş herhangi bir etik kaygı taşımadığından dolayı da oldukça ağır sonuçlara gebe olabilmektedir. Makyavelizmin temel felsefesini oluşturan “zafere giden her yol mubahtır” düşüncesi trollerin yaşam biçimi ile doğru orantılıdır.
Steve Taylor Çöküş isimli kitabının girişinde şu ifadeleri kullanır.
“İnanılmaz gelebilir, fakat sorun şu ki deliliğimizin sonuçlarını artık olağan karşılamaya başladık. Eğer delilik her yerdeyse, hiç kimse artık mantıklı, sağlıklı ya da akla uygun davranışın ne olduğunu bilmiyor demektedir. En saçma ve garip eylemler bile gelenekselleşir ve doğal görülür. İnsanların birbirini öldürmesi; erkeklerin kadınlara, ebeveynlerin çocuklara baskı uygulaması; küçük bir insan grubunun insanlığın geri kalanı üzerinde güç kullanması “doğal” hale gelir.”[2] Bu satırlar oldukça realist. Ancak ben bir adım daha öteye gitmek istiyorum, burada yazılan delilik sözcüğünü cehalet olarak değiştirin ve sonucunda göreceksiniz ki realizm bir anda sürrealizme dönüşecek.
Nietzsche “güç istenci” kavramını anlatırken insan doğasının oldukça iyi analiz etmişti, ancak bir konuyu kaçırdığı açıktı. “Güç istenci”ne giden yolda kullanılabilecek en etkin silahın cehalet olduğunu söylememişti. Doğrudur; insan güç ister, belki de bu evrimsel bir gerçekliktir, avlanmak ve hayatta kalmak içgüdüsel bir süreçtir. Ancak insan içgüdülerini “homo erectus” zamanında bıraktı ve “homo sapiens” ile birlikte sezgiselciliğe adım attı. Dolasıyla koşullar değerlendirilirken kolektif cehaletin içgüdüsel, kolektif aklın da sezgisel bir yaklaşım sergilemesi gerekliliği unutulmamalıdır. Ortaya çıkan sonuç birinde güç istencini, diğerinde de medeniyet istencini körükler. Bizi “erectus”tan “sapiens”e getiren ayrım işte budur.
Buridan’ın Eşeği paradoksu konuya biraz daha açıklık getirebilir. Her iki ot balyasına da eşit mesafede olan eşek hangisini seçeceğini bir türlü bilemez. Çünkü yiyeceklerin türü aynıdır. İkisi de eşit uzaklıktadır. Dolayısıyla karar vermesi için çarpıcı bir farklılık yoktur. Onu harekete geçirecek bir istenç söz konusu değildir. Bu kararsızlıkla eşek açlıktan ölür. Şimdi cehalet ile eğitim arasında herhangi bir fark olmadığını düşünen birey de Buridan’ın Eşeğinden farksızdır. Ancak Albert Camus’un dediği gibi, “İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer” ifadesinden yola çıkarak kararsızlığı sonucunda aç kalan eşek agnotoloji avcıları için çok güzel birer yemliktir. Çünkü artık oyun hamuru kıvamına gelmiştir. Ondan istediğiniz şekli oluşturabilirsiniz.
Sözün özü, dünya buzdağına çarpalı çok oldu ve cehalet okyanusunda su almaya devam ediyor. Ya can yeleklerinizi giyer kurtarılma ümidiyle son çırpınışlarınızı yaparsınız ya da “titanik sendromu”nun etkisiyle “canım bize bir şey olmaz” diyerek batışınızı izlersiniz.
Dr. Nurullah GÜNGÖR
nurullah@nurullahgungor.com.tr
İLERİ OKUMA
Robert N. Proctor and Londa Schiebinger, Agnotology The Making and Unmaking of Ignorance, Stanford University Press, 2008.
KAYNAKÇA
[1] Baltasar Gracian, Akıllı Yaşama Sanatı Felsefi Aforizmalar, çev. Sabri Kaliç, Maya Kitap, 2. Baskı, 2012, s.73.
[2] Steve Taylor, Çöküş, çev. Fulya Özkan, Maya Kitap, 2015, s.7,
Günümüz toplumunu o kadar güzel anlatmışsınız ki bir teşekkür etmek istedim. Yazan elleriniz dert görmesin.
İyi dilekleriniz için teşekkür ederim. Selamlar.
Cehalet hayatımızın her alanında, nereye baksak onunla karşılaşıyoruz. Ortadoğunun kaderi malesef bu. İlmin değeri buralarda çok az. Sonra neden göç ediyorsunuz diyorlar. Kıymet vermezseniz ne yapalım.
Yaklaşık iki gündür yazılarınızı inceliyorum, dile çok hakimsiniz ayrıca birçok kaynaktan beslendiğiniz de rahatlıkla anlaşılıyor. Sizinle oturup konuşmak isterim. Bakış açısı geniş insanlara ihtiyacımız var. Herhangi bir üniversitede görev yapıyor musunuz?
Merhaba Mehmet Bey, olumlu geri bildirimlerinizden dolayı teşekkür ederim. Şu an için herhangi bir üniversitede görev yapmıyorum. Selamlar.