Time dergisine göre 20. yüzyılın en etkili kitaplarından birisi Eric Hoffer’un kaleme aldığı  “Kesin İnançlılar” adlı eserdir. Burada yer alan özgürlük ve eşitlik kavramları düşün dünyamızı sorgular nitelikte katkılar sunmaktadır. Yeri gelmişken ifade etmeliyim ki Hoffer’in  iç dünyasını anlamak için onun hayatına göz atmak mutlak bir zorunluluktur. Ailesi O daha doğmadan 1902 yılında Almanya’dan ABD’ye göç etmiş ve Hoffer orada dünyaya gelmiştir. Talihsiz bir şekilde 7 yaşındayken kör olmuş ve 15’ine geldiğinde yeniden görmeye başlamıştır. Yeniden gözlerini kaybetme korkusuyla eline ne geçtiyse okumuştur. 1920 yılına gelindiğinde Kaliforniya’ya göç etmiş ve yaklaşık 23 yıl çiftlik işleri ile meşgul olmuştur. Pearl Harber saldırısından sonra orduya katılmak istemiş ancak fıtık sorunu yüzünden başvurusu kabul edilmemiştir. Montaigne’nin denemelerini okuduktan sonra daha fazla okuma ve yazmaya vakit ayırması gerekliliğine karar vermiştir. Bu sürede yaşamını idame ettirebilmek için haftanın bir kaç günü limanlarda işçi olarak çalışmış arta kalan günleri de kendine ayırmıştır. Kitle hareketlerinin psikolojisi üzerine yazdığı “Kesin İnançlılar” kitabı 1951 yılında yayımlanmıştır. Berkeley Üniversitesinde geçici bir süre ders anlatmış ve Ronald Reagan tarafından “Başkanlık Özgürlük Madalyası” tarafına takdim edilmiştir. 1983 yılında da hayatını kaybetmiştir.

Hoffer’in hayatını kısaca anlattıktan sonra kendisinin toplumsal kaygılarını da ifadelendirmekte yarar var. Özellikle yazımızın temasını oluşturan özgürlük ve eşitlik üzerine şöyle der:

“Özgürlüğün gerçek olduğu bir yerde eşitlik kitlelerin tutkusudur. Eşitliğin gerçek olduğu bir yerdeyse, özgürlük küçük bir azınlığın tutkusudur. Özgürlüksüz eşitlik, eşitliksiz özgürlüğe kıyasla daha istikrarlı bir toplumsal düzen yaratır” (1)

Hoffer, bu karmaşayı en aza indirgemenin yolunun özgürlüklerin azaltıldığı, eşitliğin çoğaltıldığı bir toplumdan geçtiğini söyler. İkisinin de ideal bir seviyede olmasının pek mümkün olmadığını, toplumsal konjonktürün buna izin vermeyeceğini anlatır. Öte yandan, kitlelerin bir arada durmasına vesile olan toplumsal sözleşmelerin sırtını halka yaslaması sonucunda kitlesel fayda ön plana çıkaracaktır. Bu şekilde hem özgürlük hem de eşitlik alanlarının dağılımında bir denge söz konusu olacaktır. Bunu yapmanın en önemli yolu geniş kesimli bir mutabakat arayışıdır. Her toplumun kendine özgü, düşünce ve kültürel aidiyetleri vardır. Bu göstergeleri çıkış noktası olarak belirleyip modernitenin benimsediği araçları kullanmak daha iyiye ulaşma yolunda önemli bir adım olacaktır.

Nitekim Hoffer, toplumsal sözleşmenin bilincinden bahsetmese de demokrasinin özgürlük ile olan ilişkisini doğrudan ifadelendirir. Netice itibarıyla bu da bir sözleşme biçimidir.

O bu açılımı şu sözlerle yapmaktadır.

“Demokratik bir ülke, barış ve refah zamanlarında az çok özgür bireylerden meydana gelen kurumsal bir topluluktur.” (2)

İşin aslı, gücünü temel insan haklarından alan, düşünce ve ifade hürriyeti noktasında serbestlik sağlayan, toplumun ana unsuru bireyler arasında ayrım gözetmeyen, adaleti mutlak manada tesis eden bir anlayış, 21. yüzyıl modernitesi için gayet tatminkar olacaktır.

Dr. Nurullah GÜNGÖR

nurullah@nurullahgungor.com.tr

KAYNAKÇA

(1) Eric Hoffer, Kesin İnançlılar, çev. Erkıl Günur, Olvido Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Eylül 2019, s. 52

(2) Hoffer, a.g.e., s. 82.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir