Pierre Loti’nin Gözünden Türkiye’de Hayvan Hakları
Aslen bir Fransız vatandaşı olan 1850 doğumlu Pierre Loti Türkiye’ye olan hayranlığı ile bilinir. Ailesi denizci olan Loti üç dil konuşabilmekteymiş. Loti kendisine sonradan verilen bir isimmiş. Aslında Loti bir çiçek adıdır. Ömrü boyuncu aralıklı olarak ortalama 2-3 yıl civarında Türkiye’de kalmıştır. Romanlarında İstanbul’u anlatmaktan çok keyif aldığı bilinir. Özellikle 1. Dünya Harbi esnasında ve akabinde Türkiye’yi batıya karşı ciddi bir şekilde savunmuştur.
Biz de bu yazımızda, dostluğunu dönemin en çetin koşullarında bizlerden esirgemeyen Loti’nin gözlem dünyasına kısa bir yolculuk yapacağız. Ancak bu yolculuğumuz biraz farklı olacak. Çünkü o dönemde henüz insan hakları konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmemişken, Türkiye’de hayvan hakları en üst perdeden dillendirilmekteydi. Bu durumu Loti fark etmiş ve kitabında yer vermişti. Söz konusu kitap Karakarga Yayınları tarafından Nisan 2019 tarihinde “Pierre Loti Can Çekişen Türkiye” ismiyle dilimize kazandırıldı. Okumanızı tavsiye ederim. İşte kitaptan o bölümler.
“Türkler hayvanlara karşı hepimizden daha vicdanlıdırlar. İstanbul’un başıboş köpekleri, yüzyıllardır büyük bir sevgi ve hoşgörü içinde varlıklarını sürdürmektedirler. Bu güzel insanlar, yağmurda ıslanmış bir köpek yavrusu görseler derhal sokağa inip üstlerindeki kıyafetlerle veya kilim parçalarıyla hayvancağızı örterler. Neredeyse tamamen Ermenilerden oluşan belediye heyeti bu hayvanların itlaf edilmesine karar verdiği vakit, mahallelerde onları korumak için bir nevi isyan çıktı, kavgalar yaşandı.
İstanbul’un kedileri de yanından gelip geçenlerden hiç korkmazlar. Çünkü bilirler ki, yanlarından geçen bu yolcular, onları rahat ettirmek için yollarını değiştirecekler.
İslamiyet’in eski çağlarının en güzel izlerini taşıyan gönül okşayıcı Bursa’nın bir köşesinde, kış mevsimine girerken uçamayacak kadar yaşlı, bitkin ya da yaralı leyleklere, evet yanlış okumadınız leyleklere özel bir hastane bulunmaktadır. Bu mekanda, yaraları sarılmış, hatta ahşap takma bacaklarla yürüyen leylekler görürsünüz. Bu hastaneye ilk gittiğimde, yaşlılıktan dolayı hareket etmeye dahi gücü olmayan bir baykuşun da tedavi edildiğine ve leylekler için yapılan bağışlardan nasiplendiğine şahit oldum.”[1]
Hayvan hakları konusuna özellikle vurgu yapmak istediğim için bu kitaptan bahsettim. Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar hayvanlara olan yaklaşımımız ve şevkatimiz ne kadar ileri boyuttaymış. Ancak ilerleme kaydetmek yerine git gide daha fazla öfkeli oluyoruz. Bu öfke hem insanlığa hem de hayvanlara yansıyor. Şiddet ne yazık ki bir yaşam biçimi halini aldı. Buna dur dememiz için önce kendimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Unutmayınız ki nefret insanın bir parçası değildir.
Özellikle istirham ediyorum, hayvanlar birer oyuncak değildir. Hevesiniz geçince onları sokağa bırakacaksanız hiç sahiplenmeyin. Bunun vebali tahmin edemeyeceğiniz kadar çok büyük.
Dr. Nurullah GÜNGÖR
nurullah@nurullahgungor.com.tr
KAYNAKÇA
[1] Pierre Loti, Can Çekişen Türkiye, ed. Başak Tan, Karakarga Yayınları, Nisan 2019, s. 36-37.
Hayvan hakları konusunda dünya ortalamasının çok gerisindeyiz. Çok doğru söylemişsiniz nereden nereye geldik. Duyarlılığınız için teşekkür ederim.
Rica ederim. İyi günler.