Şablon Hayatlar
Muhtemelen farkındasındır, insanoğlu aynı tornadan çıkmış gibi birbirinin tıpkısı olma yolunda hızla ilerliyor. Dolayısıyla bu şablon hayatlar varsayılan bir ezberin yaşanmasına yol açıyor. Yaşam denilen unsur bilinmezlerle dolu olmalı, içerisinde sürprizler barındırmalıdır. Bu bilinmezlik deryasında kendi deneyim ve birikimlerin ışığında karşılaştığın olaylara ilişkin bir tepkime göstermeli ve geliştirmelisin. Çünkü karşılaştığın bu süreç sana özgü bir nitelik geliştirir ve anlam yüklemesi yapar, karakterinin oluşumunda başrol oynar. Bir diğerinin aynısı olmak adına tüm dikkatini ona yönlendirirsen karşılaştığın en ufak bir zorlukta sarsılır kendine gelemezsin, düşersin kaldıranın olmaz.
Unutma, bilinmezlik tedirginlik yaratabilir velakin seni dinç tutacak olan da o ruh halidir.
Ancak günümüzde bunun tersiz bir durum söz konusu. Bir özenti hali aldı başını gidiyor. Sosyal medyanın bu konudaki rolü yadsınamaz. Ancak sorumluluğu bir kaç uygulamaya atarak sonuçlarından kaçınmak açıkçası kolaycılık olur. Ne yazık ki düşünceleri, duyguları, tepkileri, giyimi, konuşmaları, ağlamaları ve gülmeleri aynı toplum haline dönüştük. Bazılarınız bunda ne var? Ne güzel işte ortak yönlerimiz çok diyebilir, elbette bu önermenin içinde de bir haklılık payı olabilir. Öte yandan bir de madalyonun diğer yüzü var. Tek tip insan modeli düşün zenginliğinin katilidir. Bu monolog fikriyattan ne ilim ne de bilim adamı çıkar. Entelektüel birikim dibe çöker.
Mamafih aynılık bayağılığın habercisidir.
Tarih boyunca insanlığa katkıları olan önemli düşün adamları disiplinlerarası çalışmıştır. İbni Sina’dan Da Vinci’den kadar bu durum hiç duraksamaksızın böyle devam etmiştir. Çünkü tek boyutlu insan kendi fıtratına aykırı hareket eder, kaosun içinde kaybolur gider.
Oysaki çok boyutlu kişi karmaşıklarla dolu hayata bir anlam yükler. Bu onun misyonu haline dönüşür. Böylece öğrenmeye doğru doğal bir istenç oluşur.
Bir futbol maçını izlemek için binlerce insan statları dolduruyor, ancak herhangi bir kitap fuarına yüzlerce kişi toplanamıyor. Bugün herhangi bir mahallenin herhangi bir sokağında bir kahvehaneye ulaşabilirsin ancak bir kütüphaneye ulaşmak için navigasyon edasıyla analiz yapman gerekebilir.
Medeniyet, kahvehanelerin sayısının kütüphanelerden az olduğu zaman kendisini gösterir.
Düşünmeni istiyorum, hınca hınç dolu olan kapalı bir alanda elindeki kitaplara odaklı orta yaş ve üzeri bir insan topluluğu gördün mü? Hayır görmedin, çünkü yok. Buna mukabil onlarca insanın üst üste oturduğu kahvehanelerde taş ve kağıt oyunlarına tam odaklı bir çok insan gördün, öyle değil mi?
Şablon hayatın kurucuları “tıpkısının aynısı” diye tabir edilen insan topluluklarına çok kıymet verirler. Onlara göre tek tipleri iktisadi manada yönlendirmek oldukça kolaydır. Birini ikna etmek hepsini ikna etmek demektir. Bu sayede daha az enerji ile daha fazla kazanç elde edebilirler.
Nitekim iktisadi sistem kahvehane köşelerinde kağıt oynayan, sosyal medyada birbirini gözetleyen, öğle molalarında makyaj dükkanlarını yol belleyen, hafta sonları ziyaretlerini alışveriş merkezlerine yapan, çocuklarını proje olarak gören insanlara tapar. Bu da gayet doğaldır, çünkü sistemin neferi tek tip insandan başkası değildir.
Dr. Nurullah GÜNGÖR
Dünya artık uzay madenciliğini konuşur noktaya geldi. Biz de birbirimizi gözetmekten bir adım öteye gidemedik. Eline telefonu alan bırakmıyor ki iki çift laf edelim, biraz edebiyat felsefe konuşalım. Kendi kendime dertleniyorum işte. 🙂