Max Weber Social Contract Theory

Bürokrasi ve yönetim anlayışına büyük katıkları olan Max Weber’in köylü ve entelektüel olarak nitelendirdiği toplumsal gruplara ilişkin değerlendirmeleri toplumsal sözleşmenin muhteviyatı bağlamında analiz edilmesi lüzumlu bir konudur.

Weber’e göre köylü ve entelektüel kesim birbirlerinden ne kadar kopuk gibi görünseler de onları bir araya getirecek olan ana unsurların varlığı her daim gündemdeki yerine korumuştur. Ancak köylü nitelemesinde bulunduğu toplumsal tabakanın din merkezli davranışlarının entelektüellerden  ciddi oranda farklılık gösterdiğini de vurgular. Burada bahsi geçen entelektüelleri ise toplumdan kopuk olarak nitelendirir. Ona göre entelektüeller yaşadıkları çevreyi sorgular ancak bunu değiştirmek için herhangi bir girişimde bulunmazlar. Weber’in ifadelerinden anladığımız kadarıyla, kendisi entelektüelleri pasif düşünür sınıfında konumlandırmaktadır. Pasif düşünür olarak nitelendirmesinin sebebi, entelektüellerin herhangi bir görevi üstlenmekten kaçınması ve değişim için çaba sarf etmemesidir. Buna mukabil entelektüellerin hayatın anlamında derin çıkarımlar yaptığını, ancak şikayetten öteye gidemediklerini de ifadelendirir.

Öte yandan köylü olarak nitelendirdiği dinsel bağlılıkları yüksek kesimi de tamamıyla kaderci ve sorgulamadan yoksun olarak değerlendirir. Ona göre köylü tabaka bir anlam sorgusunda bulunmayan, ataerkil gelenekleri yaşatan, içinde yaşadığı koşulları kabullenen, sıkıntı ve acılarını dini ritüellerde gideren bir topluluktur.

O, entelektüellerin ve köylülerin  tavizsiz bir şekilde buluştukları asıl noktayı adaletsiz bir toplumsal anlayışına gösterdikleri reflekste tanımlar.  Bu sebeple neredeyse tüm dini argümanların yaşadıkları çağın aydınlarından esinlenilmiş olduğunu, adalet istencinin de bu şekilde metinlerde yer aldığını ifadelendirir. Nitekim toplumsal sözleşme bağlamında adalet kavramı toplumun aydınını ve köylüsünü bir arada tutan temel bir yapı taşıdır.

Bu girizgahtan da anlaşılacağı üzere Weber’in nihayetinde aradığı cevap insanın varoluş hikayesidir. O dünyadaki anlamı bulmaya çalışmakta ve bunca acının kaynağının nihai hedefini sorgulamaktadır. Ona göre bu sorunun cevabını bulacak olan entelektüellerdir. Yine de derinlere indikçe kuvvetli bir mistisizmle karşılaşılacağının da altını çizmektedir.

Dr. Nurullah GÜNGÖR

nurullah@nurullahgungor.com.tr

KAYNAKÇA

Stephen Kalberg, Max Weber’in Karşılaştırmalı-Tarihsel Sosyolojisi, çev. Adem Bölükbaşı, Phoenix Yayınları, Ankara, 2017, s. 207-209.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir