Rousseau’nun Toplumsal Sözleşme Anlayışında Yasa Kavramı
Rousseau’ya göre herhangi bir coğrafyada toplumsal sözleşmenin karşılık bulması için bazı araçların nitelikli bir şekilde çalışması gereklidir. Bunlardan bir tanesi de yasadır. Toplumun dinamiklerini etkin bir şekilde işletebilmek muktedirin asli görevlerindendir. Bu şekilde hem toplumda düzen sağlanmış olacak hem de muktedirin kudreti sınırlanacaktır. Ancak yasa halkın lehine olmalıdır, çünkü muktedirin yasadan kaynaklı güçle halkın aleyhinde kararlar alabileceği düşünülmektedir. Sözleşmenin doğası gereği muktedir yasayı dengeyi gözetmek ve hizmet ettiği halkının refahını sağlamak için kullanmalıdır.
Aşağıda alıntıladığım paragraf yasanın iktidar ile olan ilişkisine dair ipuçları vermektedir.
“Egemen iradenin kendini ortaya koyma edimi, yasadır. Yasanın amacı, her bireyin haklarını toplumda bir parçası olduğu bölümler arasında bir denge kuracak şekilde tanımlamaktır. Bunlar toplumsal örgütlenmenin amacı ve hatta raison d’etre (varoluş sebebi)dir. Bu nedenle Rousseau yasayı “devletin mensuplarına yönelik adalet ve adaletsizliğin kaynağı” olarak tanımlamakta tereddüt etmez.” (1)
Çünkü toplum düzene aittir, düzensizlik toplumsallaşmanın karşıtı bir durum doğurur. Dolayısıyla muktedir bu düzenin sağlayıcısı ve koruyucusu olmak durumundadır. Yasanın ihtişamından kaynaklı toplumsal refahı zedeleyici kararlar almamalıdır. Toplumsal sözleşmede yasa yapımı ikili bir terazi üzerine kuruludur, hem halk hem de muktedir karşılıklı diyalogda bulunmalıdır. Durkheim Rousseau’yu temel alarak bu durumu şu şekilde açıklamaktadır.
“Ancak sadece halkın kendisi yasa yapmak için yeterli değildir. Halk her zaman iyiyi arzu ediyor olsa da, her zaman neyin iyi olduğunu bilemez. Onun muhakemesini aydınlatacak biri gereklidir. Bu da yasa yapıcının rolüdür.”(2)
Sonuç itibarıyla toplumu oluşturan bireyler yasa yapımında etkin bir role sahip olsalar da, bunu muktedirin katkısı ve yönlendirmesi olmadan yapmaları mümkün değildir. Halkın yönetime katılması olumlu bir izlenim yaratsa da, demokratik teamüllere göre halk tarafından seçilmiş muktedir olmadan nitelikli ve etkin bir yasanın varlığı mümkün değildir. Nitekim yasa yapımı sürecinde muktedire karşı halkı temsil edecek güçlü bir entelijansiyanın oluşturulması güvene dayalı ilişkinin varlığı açısından elzemdir.
Dr. Nurullah GÜNGÖR
KAYNAKÇA
(1) Emile Durkheim, Rousseau ve Toplum Sözleşmesi, çev. Özge Bilge Kara, Pinhan Yayınları, Ocak 2019, s.53
(2) Durkheim, a.g.e., s. 54.
Yazınızın genel çerçevesini beğendim ancak eklemek istediğim bir nokta var. Yasalar ülkenin kültürel değerlerine göre hazırlanmalıdır. İthal yasa toplum yapısı ile bağdaşmaz. Teşekkürler.